Darbe yapmaya karar veren 9 subay bu kararını dönemin Milli Savunma Bakanına bildirip darbenin başına geçmesini istedikleri ve sonuçta kimsenin ceza almadığı ilginç darbe girişimi
1957 sonları. Konakta toplanan darbeci subaylar bir "büyük baş" arayışındadırlar. Yeminler edilir, planlama yapılır; ihanet edenlere ölüm cezası verilmesine kadar pek çok karar alınır. Bir yönetim kurulu oluşturulur. Başkanlığa, o sırada yarbay olan Faruk Güventürk getirilir. Alınan bir başka karara göre ise o sırada Milli Savunma Bakanlığı koltuğunda oturan Şem'i Ergin'e hareketin başına geçmesi teklifi götürülecektir. İyi ama nasıl?
Randevu alınır ve Bakan'la görüşmeye gidilir. İşin garibi, ihtilalin başına geçmesi teklif edildiğinde Ergin teklifi kabul etmemişti gerçi ama girişimi büyük bir olgunlukla karşılamış(!), bu da darbecileri rahatlatmıştı. Onun bu tavrını "İstemem, yan cebime koyun" şeklinde yorumlayan Güventürk, en kısa zamanda bir darbe planı hazırlayıp bizzat Bakan'a götürdü. Ancak o gün Ergin makamında yoktu. Bunun üzerine plan, Bakan'a ulaştırılmak üzere bir subaya teslim edildi. Fakat ne olduysa ondan sonra oldu ve Yarbay Güventürk'ün tutuklandığı haberi darbecilerin paniğe kapılmasına yol açtı.
Darbecilerin başlarına geçme teklifinde bulundukları Mlilli Savunma Bakanı Şem'i Ergin, CHP yanlısı yayınlarıyla tanınan Akis'in kapağında kendisine yer bulabilen nadir DP'lilerdendi (24 Ocak 1959 tarihli sayının kapağı)
Şimdi ne olacaktı? Ya darbe planı ele geçerse?
Subay Sezai Okan, elindeki darbe planını sigara küllüğünde yaktı. Ancak bir nüshası da Güventürk'ün bürosundaydı. Yakalanırsa her şey bitecekti. Kendisini tutuklamak üzere hakim yüzbaşı ve şifre subayı ile birlikte gelen Polatlı Topçu Okulu Komutan Yardımcısı Albay Adil Türkoğlu'ndan başka kimse Güventürk'ü kurtaramazdı. Bunun üzerine komutanının ellerine sarılarak bürosunu heyete aratmaması için açıkça yalvardı. Zira çekmecesinde bütün yapılanmayı çökertecek belgeler kuzu kuzu duruyordu.
Şifreyi alan albay, aramayı güya kendisi yaptı; gizli belgeleri yanına alırken, işe yaramayanları heyete verdi. Sonra da bütün darbe planları ve mektupları içeren dosyayı adamlarına emir vererek yaktırdı. Ayrıca Yarbay Güventürk'ün evine uğrayıp gerekli belgeleri ortadan kaldırmasına da imkân sağladı. Sonra tutukladı. (Böyle tutuklanmaya can kurban diyorsanız, haklısınız. Bugün yaşananlar gözünüzün önünden geçiyor gibi, değil mi?)
Böylece darbeciler ilk dalgadan kendilerini kurtarmış gibiydiler. Rahat bir nefes alabilirlerdi. Ancak devamı geldi.
16 Ocak 1958 günü bakanlıktan yapılan açıklamada biri emekli 9 subayın tutuklandığı bildirilmişti. Tutuklananlar, 3 albay, 1 yarbay, 4 binbaşı ve 1 yüzbaşıdan ibaretti. Gerçekte yakalananlar, darbecilerin bir kısmıydı sadece. Darbe oyununu bozan ihbarcı ise bir binbaşıydı: Samet Kuşçu. İçlerine girmiş ama kendisinin ihbar edileceğinden korktuğu için erken davranıp bizzat ihbarda bulunmuştu.
Askerî mahkeme uzun uzun soruşturduktan sonra yargılamaya geçti. Mahkeme başkanı, sonradan genelkurmay başkanı olacak 27 Mayısçı Tümgeneral Cemal Tural, mahkemenin kararını açıklayınca darbeciler derin bir nefes alacaktı: 9 beraat, 1 mahkûmiyet. Söylemeyi unutmuş olmalıyım. İhbar eden Samet Kuşçu da yargılananlar arasındaydı ve işin garibi, davada ceza, darbe girişimcilerine değil, darbeyi önlemeye çalışan muhbire verilmişti. Suçu da neydi biliyor musunuz? Adıyla sanıyla orduyu isyana teşvik! 27 Mayıs'tan sonra daha iyi anlaşıldı ki, yüksek rütbeli bazı subaylar askerî mahkemeye baskı yaparak arkadaşlarına ceza verilmesini engellemişlerdi.
Aslında konu hükümete intikal etmişti ama Başbakan Menderes, iltihabın ordunun tamamına yayılacağı kaygısıyla onu sıkıp patlatmak istememişti. Komitacılıktan gelen Cumhurbaşkanı Bayar ise meselenin üzerine gidilmesi için ısrar etmiş ama hükümete bir türlü söz dinletememişti. Olağanüstü toplantıya çağırdığı hükümet, konuyu önemsemez görünmüştü. Ne var ki, darbeyi hafife alma tavrı, çok değil, 2 yıl sonra herkese pahalıya patlayacaktı. Bayar, yıllar sonra Cüneyt Arcayürek'e, "9 Subay olayı iyi değerlendirilmiş olsaydı 27 Mayıs olmazdı!" diyecekti.
Tarihten ibret almaya başladık mı dersiniz?Musatafa ARMAĞAN