VATANTÜRK18

son derebeyi

Veli Küçük’ün kankası, son derebeyi Denktaş, Ergenekon sofrasında! 

KKTC diye adlandırdığımız, senin benin vergimle tam tamına 35 yıldır ayakta tuttuğumuz Akdeniz’de, ki bu adanın kuzeyi, aslında devlet mevlet değil, bir kişinin derebeyliğidir.

Bundan yıllar önce stratejik önemi çok büyüktür denmiş, o gün bu gündür de bu hikaye bir palavra olarak dolanır durur ortalıkta. Herhangi bir kurmaya sorun. Size bugünün dünyasında KKTC’nin askeri anlamda stratejik hiçbir değeri ve anlamı olmadığını söyler.

Adanın bu bölünmüşlüğü, Kuzey Kıbrıs’lılara da büyük zarar verir aslında. Çünkü güneyi AB üyesiyken kuzeyi, gelişmemiş, Türk vatandaşlarının vergileriyle ayakta duran, bir derebeyliktir. Güney’de kişi başına yıllık gelir 20 bin doları geçmişken Kuzey bunun neredeyse altıda biridir.

Adına KKTC dersiniz, ama TC’den başka böyle bir yeri ne tanıyan vardır ne de ağzına alan. Örneğin bir Türk futbol takımı KKTC’ye gidip maç yapsa, hem TFF hem de o takım UEFA’dan ceza üstüne ceza yer.

Bunca yıldan sonra KKTC kumar sanayi ile ayakta durabilmektedir senin benim vergimin dışında, bir de türlü çeşitli hatun kişilerin alacakaranlıkta ortaya çıkmasıyla!

 

Böyle bir derebeyliğin daha uzun süre ayakta kalabilmesi için, Türkiye’de Ergenekon’un özlemini çektiği bir yönetimin, yani ‘vurdum mu oturturum’ anlayışını benimsemiş, 12 Eylül türü bir hükümetin olması gerekir.

 

O da yok.

 

Ne var?

 

KKTC Başbakanı Ferdi Soyer’in de açıkladığı gibi, Rauf Denktaş’ın ve Derviş Eroğlu’nun kendilerine Ergenekon sofrasına yer arama hamleleri var! Ya da iddia bu yolda!

 

Soyer, hem Denktaş hem de Eroğlu’yla ilgili soruşturma isteminde bulundu. İddiaların çok ciddi olduğunu ve kamu yararı gereği, KKTC yasaları çerçevesinde soruşturma yapılacağını açıkladı.

Veli Küçük’ün bir dönem KKTC’yle ‘yakından ilgilendiğini’, orada vurulan gazeteciyi, Barnabas’ın mezarı olduğu söylenen yerin Küçük’ün adamlarınca talan edildiği ileri sürülmüştü zaten. KKTC’de soruşturma açılmasına neden olan belgelerde Ergenekon Üst Kurulu’nun, seçimleri etkilemek için adaya 20 milyon dolar gönderdiği ve bu paralarla seçime ne tür hileler karıştırılmak istendiği öne sürülüyor.

 

Bu üst kurul, 1998 seçimlerine müdahelede başarılı olduğunu açıkladıktan sonra, kolları sıvayıp 1999 Türkiye seçimlerine yönelmiş...

 

Bunlar doğru olsun olmasın:

 

Artık adanın birleşme zamanı gelmiş de geçmektedir. Hedefi AB üyeliği olan Türkiye için de bu ‘olmazsa olmaz’lardan biridir. Kürt açılımı, Ermeniler’le ilişkileri geliştirme girişimleri, Türkiye’nin dünyada git gide yükselen değeri, bu çıban başının gündemden düşmesini gerekmektedir! Haklı olduğumuz kimi davalarda, KKTC karşımıza bir koz olarak sürülüyor. Onun için de bu kozun, masadan Türkiye’nin kabul edebileceği bir biçimde çözümü şart oldu!


Aziz ÜSTEL-10.04.2009-Star

 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol