Onlara sorarsanız sütten çıkmış ak kaşıklar!.. Kim onlar?.
Apo ve ekürileri, Karayılan falan!..
Tek siyah noktaları yok, ne yapmışsa bu ceberut “dövlet!”; yapmış..
Yakan, yıkan, öldüren hep “dövlet!” bunlar masum kuzu!..
Bunca harabe, arkalarında bunca göz yaşı, katliam var ama kolayını bulmuş vaziyetteler!..
Apo bey buyuruyor, “Yalancılar adımı bebek katiline çıkardı, halbuki o işleri Şemdin’le Cemil yapmıştı!” Söyledikleri kendi çetesi.. Aynı otun soyları.. Aralarında iktidar kavgası çıkınca birbirlerini sıvıyorlar!..
Hale bakın...
Uyuşturucu ile dev bütçe yapan, bu büyük cinayet, mafyatik şebeke, bu günlerde millete “demokrasi mücadelesi veren kolej takımı!” gibi kakalanmak isteniyor uluslararası emperyal proje olarak!..
ABD’nin, AB’nin uşakları bu stratejinin maşaları olarak kolları sıvamış durumdalar!..
Neymiş, eşkıya çetesi aslında masumiyet içerisindeymiş, mecburiyetten bazı olaylara karışmış; o da savunma amacıyla! Ve de zaten incitmekten kaçınmak için çok dikkatliymiş!..
Karınca incinmesin diye!..
Tam da o hikayedeki gibi.. Adam kiliseye gitmiş, günah çıkaracak.. O kulübeye girmiş; papaza anlatıyor: Ben günaha girdim, komşunun karısını baştan çıkardım!.. Ama Papaz efendi, aslında çok iyi insanımdır.. Yolda yürürken karıncaları ezmeyeyim diye, onlar geldiğimi anlasın tedbir alır düşüncesi ile ayakkabılarıma zil taktırdım.. Papaz; “Bir daha yapma yavrum, elalemin karısına sarkma, bak zaten yüreğin iyilik dolu” diye işi bağlamaya çalışırken, adam öteki zamparalıklarını ardı ardına sıralamış!.. Ama her seferinde de “Ama ayakkabıma çıngırak taktım” diye de hatırlatıyor.. Papaz çileden çıkmış, “Ulan eşşoğlu, sen o çıngırağı ayakkabından çıkar da şeyine tak; millet namusunu kurtarsın!” diye kalayı basmış!..
Eşkıya çetesinin sözcülüğüne savunanlar, PKK’nın vaziyetini “rafine” biçimde yutturmaya şu cümlelerle soyundular; “...Silahlar sussun, kimse kimseye saldırmasın!..”
“...Diyarbakır’daki dershane önünde patlatılan bomba kontrolümüz dışında gerçekleşen bir eylemdi. Bu tür kanlı eylemleri tasvip etmiyoruz. Biz bağımsız devlet istemiyoruz. Federasyon da istemiyoruz. Türkiye’nin üniter devlet yapısını bozmayan bir çözümden yanayız...”
“...Maalesef oldu. Diyarbakır Lice’de ve Hakkâri Şemdinli’de yapılan saldırıları ve 9 askerin MAYINLAMA sonucu ölmeleri bizi üzdü. Bu eylemler merkezde planlanmadı, örgütümüzün yerel birimleri tarafından planlanmış ve uygulanmış. Biz onaylamadık ve çok üzüldük!..”
Eşkıya şefi, vahşeti böyle “masumane-mecburiyet!” içerisinde aktarıp “barıştan” bahsediyor!..
Yersen!..
Saldırı tam gaz!..
Oysa, egemenler millete Kandil üzerinden masal anlatırken,tam o anda eşkıya vatandaşların canını almayı sürdürüyordu!. İşte tam o sırada olan...
“PKK’lı teröristler tarafından uzaktan kumandalı mayınlama eylemi sonucunda Şırnak’ın Cevizdüzü Köyüne mensup 5 sivil hayatını kaybetti. Şırnak’ın Toptepe Köyü kırsalındaki maden ocakları bölgesinde kömür toplayan Beşir Sevin isimli köylü, PKK’lılar tarafından döşenen mayına basması sonucunda ağır yaralandı.”
PKK bu mayınları nereden buluyor, mayın döşemeye bu kadar tepkili olan uluslararası kuruluşlar, PKK mayınlarına neden destek veriyor, bu da bir konu..
Ama biz işin bilançosunu hatırlatalım..
“Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Teknoloji Araştırma Merkezi Müdürü Prof. Dr.Muammer Kaya’nın, ’mayın mağdurları’ ile ilgili araştırmasının sonuçlarına göre PKK terör örgütü tarafından döşenen mayınlara basma sonucunda Türkiye’de 1999-2008 yılları arasında 598’ü sivil, 1089 kişi öldü, 5 binin üzerinde kişi de sakat kaldı. Ölen sivillerin 300 kadarı çocuk.”
ABD tarafından yayınlanan 2008 Yılı İnsan Hakları Raporu’nda, “PKK’nın döşediği mayınlar nedeniyle 42 sivilin hayatını kaybettiği” vurgulanmıştı...
Hemen belirtelim PKK mayınlarının canını aldığı sivil vatandaşlar Kürt kökenlidir...
Nasıl buldunuz eşkıyanın “masumiyet !” belgesini!?.
Dahasını da Bahçeli hatırlatmıştı konuşmasında...
“PKK terör örgütü saldırılarında;
20 Haziran 1987’de Mardin ili, Ömerli ilçesi Pınarcık Köyünde otuz.. 10 Haziran 1990’da Şırnak’ın Güçlükonak ilçesi Çevrimli Köyünde yirmiyedi vatandaşımızın,
1 Ekim 1992’de Bitlis’in Cevizdalı köyünde otuz insanımızın, 5 Temmuz 1993’de Erzincan’ın Kemaliye ilçesi Başbağlar köyünde otuzüç evladımızın, katledildiğini 24 Ekim 1993 ’de Erzurum’un Çat ilçesine bağlı Yavi beldesinde otuzüç masum hayatın söndürüldüğünü unutmadık..”
İşte size çıngıraksız yılan hikayeleri!..
Hasan ağabeyinin anlatamayacağı türden!..
Behiç KILIÇ(16.05.2009-Yeniçağ)