VATANTÜRK18

Ahmaklıklarımız

Cahillerimiz gafillerimiz ahmaklarımızhainlerimiz



KAMURAN İnan Beyefendi'den dinlemiştim: Dünyada, hainleri en çok olan devlet, maalesef biziz demişti. O amansız Kürt ve Türk düşmanlarının Diyarbakır'da, Van'da, Şemdinli'de, Batman'da, İstanbul'da azgın boğalar gibi etrafa saldırdıklarını, yakıp yıktıklarını, vurup kırdıklarını görünce, bu doğru tespiti hüzünle hatırladım.
Merhum Arif Nihat Asya derdi ki: Önce, devletimizi devletleştirmek lazım! Biz devletimizi, hakikaten devletleştirmiş olsaydık bu kadar çok cahilimiz ve gafilimiz olur muydu? Yaşadıklarım, okuduklarım, duyduklarım, bu soruya, büyük bir öfkeyle Hayır diye cevap veriyor. İşte size birkaç misal...


1964 yılında Ankara Radyosu'nda çalışıyordum. Müdürlük, il radyolarımızı yerinde incelemek üzere beşer kişilik iki komisyon kurdu. Erzurum ve Kars Radyolarını teftişle vazifeli heyetin başına da beni getirdi. Erzurum'da gördüm ki, Erzurum Radyosu, Toprak Mahsulleri Ofisi'nin, sadece 69 metrekarelik küçücük bir dairesinden yayın yapıyor. 1964 yılında, Erzurum Radyosu'nun yayın gücü 0.9 kilovat idi. Şehrin 100 km. dışına çıkıldığında, ses seda duyulmuyordu. 


Rus radyoları böğürüyor


BERİ yanda, Doğu ve Güneydoğu Bölgemize yayın yapan Sovyet Rusya radyolarının bölen, parçalayan, düşmanlıklar aşılayan programları, tam 500 kilovatlık bir güçle, günün her saatinde böğürüp duruyorlardı. Kars Radyosu da Erzurum Radyosu'nun bir benzeriydi. Hiçbir devlet ciddiyeti yoktu. Dönünce gördüklerimi, duyduklarımı, olduğu gibi TRT dergisine yazdım. Derginin başında bulunanlar, tespitlerimi kat'iyyen yayınlamadılar.
Cumhuriyetimizin ilanından 1964 yılına kadar, Doğu ve Güneydoğu halkımıza, devlet radyolarımızla sesimizi duyuramamak, onları, bize düşman olan devletlerin telkinlerine terk etmek, ahmaklığın milyon kere milyon katmerlisidir. (Erzurum Radyosu, bugün 1.200 kilovatlık bir güçle yayın yapmaktadır ama ne fayda..)


Osman Pamukoğlu Paşa'nın: Unutulanlar Dışında Yeni Bir Şey Yok isimli çok önemli kitabını, ezile ezile, döğüne döğüne okudum. Gördüm ki Hakkari Bölgesi'nde, Osman Paşa'dan önce vazife alan bazı kimseler, bizim askeri karakollarımızı, götürüp vadilerin diplerinde inşa etmişler. İçlerinde 25- 30 Mehmetçiğimizin yatıp kalktığı o binaları, üstelik bir de, geceleri aydınlatmak salaklığını göstermişler. PKK hainleriyse, karanlıklar çökünce, gelip, aşağılarda ışıl ışıl parlayan karakollarımıza, kahkahalar atarak, yukarılardan ölüm yağdırmışlar. 


Jerma Bektar Kampı


OSMAN Pamukoğlu Paşa, kitabının 304- 312 sayfaları arasında anlatıyor... 1996 yılının nisan ayında, Türkiye- İran sınırındaki PKK'nın Jerma-Bektar Kampı'nda, tam 358 militan çepeçevre sarılmıştır. Genelkurmay Başkanlığımız bu PKK kampının mutlaka temizlenmesini istemektedir. Birliklerimiz, dağ komandolarımız, büyük bir sabırla vurun emrini beklemektedir. Harekat, saat 05.00'te başlayacak, dört saat sonra, bütün militanlar ölü veya diri olarak ele geçirileceklerdir. Başbakan Tansu Çiller'dir. Jerma-Bektar Kampı'nın vurulması için siyasi karar gerekmektedir. Kabine toplanır ve konu saatlerce müzakere edilir. Netice, saat 21.05'te Osman Pamukçu Paşa'ya bildirilir: Jerma-Bektar kampını vurmaktan vazgeçin. Birliklerinizi Şehidan dağından geri çekin! 

Beğendiniz mi?


Bizim birliklerimiz o siyasi karar üzerine 358 kişilik PKK militanlarına dokunmadan geri çekilmişler. Onlar da daha sonra, kırkar, ellişer kişilik gruplar halinde sınırlarımızdan içeri girerek, askerimizi, polisimizi, halkımızı pusulara düşürmüşler. O siyasi kararın da ismini lütfen siz koyar mısınız?
 

YAVUZ BÜLENT BAKİLER

 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol