Türk aydını nasıl statükocu oldu?
Türk aydını nasıl statükocu oldu?
ESKİ solcu-yeni faşist Türk aydınının ne istediği çok belirgin: Askeri vesayete sığınmak!
Halbuki bu kesim ‘‘hukuk devleti'', ‘‘ifade özgürlüğü'', ‘‘insan hakları'', ‘‘anayasal güvence'', ‘‘kişisel haklar'' vb. gibi
liberal-demokrat kavramları, kendi
sol idealleri ile mecz ederek, Türkiye gündemine ilk kez getiren bir kesimdir. Bu yüzden de zamanında çok eziyet çektiler.
Ancak, nereden nereye?
Mahkeme zabıtlarına geçmiş şu ifade kime ait?
‘‘Ordusu, polisi, hapishaneleri ve bürokrasisiyle halkımız üzerinde
ağır bir yük olan hákim sınıfların
devleti nasıl yıkılacak? ...Bu
devleti devrimle yıkmaktan başka kurtuluş yolu yoktur. Hákim sınıfların zorbalığı karşısında, halkın
gizli teşkilatlanması kadar meşru bir şey olamaz...'' (www.aydinlik.com)
İfade şimdilerde ha babam orduya övgüler düzen, seçimlerde ‘‘asker arkamda'' diye böbürlenen, ‘‘millici güçler''in kendisini görevlendirdiğini söyleyen, 2 Kasım'da ‘‘%10'dan fazla oy alacağız!'' diyen bir kapakla dergi çıkaran, 3 Kasım'da ancak %0.5 oy alınca da
‘‘seçimlere dün gece ABD müdahale etti'' diyerek durumu izah eden, 3 Kasım sonrası benzer mağlubiyetler yaşayan bazı partilerin liderleri istifa ederken oralı dahi olmayan bir insana ait!
* * *
Kıbrıs için ürettiği gürüşlerle Türkiye'yi hem dünyaya rezil eden, hem başını belaya sokan bir diğer solcu ağabeyimiz şimdilerde Kıbrıs konusunda ha bire yalpalayan görüşlerin de ağabeyi!
Çaresiz aklı en son; Kıbrıs meselesinin bütününden ayırt edilip
Maraş'ın Kıbrıs'ta karşılıklı kullanıma açılmasını teklif etti. Ama bakın daha önce aynı konuda ne demiş?
‘‘.....Hata Maraş sorununun ‘bağlantılı bütünlük' anlayışı dışında, ayrı bir ‘mini parça' biçiminde ele alınmasına katlanmakla başlamıştır...
Türk diplomasisinin bu çok basit noktayı anlamamış olması gerçekten şaşırtıcıdır...
Kıbrıs sorununun öbür yönleri de aynı yolla çözülecekse, Türk tarafının yenilgiyi şimdiden kabul etmesi gerekir....''
(Hürriyet- 09.06.1993)
* * *
Bunlar neden böyle yalpalıyorlar, kendi kendileri ile bu kadar açık çelişip; geliştirdikleri
yeni-faşizan görüşleri ile statükonun
emrine neden giriyorlar?
Statüko bunların psikolojik bir zaafını çözüyor da ondan!
Bunların hemen hepsi
statüye düşkün insanlar.
Soğan başı dahil herhangi
bir şeyin başı olmak uğruna her şeyi yapmaya hazır oldukları için
statüko bunları en sonunda
maddi-manevi teslim alıyor.
Bunları
millet baş tacı etmeyince, kendileri
statükoyu baş tacı ederek
statü kazanıyorlar!
Parti başkanı, danışman, köşe yazarı, prof. oluyorlar, bazen punduna getirip bakan bile oluyorlar, dergi çıkarıyorlar, TV kuruyorlar, kapatılan partilerini anında yeniliyorlar vb...
İçinde milletin olmadığı her şeyi oluyorlar, üstelik
‘‘içinde milletin olmadığı o şeyi'' olurken
maddi sorunları olmuyor.
* * *
Bu değirmenin suyu nereden geliyor?
Eski-solcu/yeni-faşistleri anlamak için bu soruya cevap bulmak gerekiyor.
Cüneyt ÜLSEVER ( 06.08.2003 Hürriyet)