VATANTÜRK18

Aleviliği bilmeyen Aleviler

Aleviliği bilmeyen Aleviler

YAVUZ BÜLENT BAKİLER 


    BEN, Hukuk Fakültesi'nin birinci sınıfına kayıt oluncaya kadar, Aleviliğin ne demek olduğunu bilmiyordum. Aleviler'i, ayrı bir dinden, ayrı bir soydan gelen insanlar sanıyordum. Bir gün, Fakülteli arkadaşlarımdan biri, Sivaslı olduğumu dikkate alarak bana "Sen de Alevi misin?" diye sordu. Hışımla üzerine yürüdüm. kapışmamıza ramak kalmıştı ki, araya girdiler. Risale-i Nur okuyan arkadaşlarımdan biri, beni yatıştırmaya çalıştı.
- Ne kızıyorsun? dedi. Aleviler de senin gibi, benim gibi Müslüman'dırlar.
- Haydi be sende! Beni mi kandırıyorsun şimdi.
- Vallahi, billahi öyle! Bunu Bediüzzaman Hz. Risalelerinde yazdı. Okumadın mı?
- Okumadım!
- Oku öğren öyleyse. Böyle bağırıp çağırmakla olmaz ki!
İçime bir kurt düştü. O yıllarda, Aleviliği Aleviler'den değil, kitaplardan okuyup öğrenmeye çalıştım. Belirli bir zaman içinde, Necip Fazıl'ın Hz. Ali kitabını okudum. Sonra Ahmet Cevdet Paşa'nın Kısas-ı Enbiya'sını, Muhammet Ebu Zehra'nın dört ciltlik Mezhepler Tarihi'ni, Abdülbaki Gölpınarlı'nın 12 İmam'ını, Enver Behnan Şopolyo'nun Mezhepler Tarihi'ni okudum. Sonra, sevgili Peygamberimizin ve Kur'an-ı Kerim'in, Ehl-i Beyt üzerine söylediklerini öğrendim. O, 1956 yılından 2006 yılına kadar, Alevilik ve Aleviler üzerine yazılanları inceledim ve sonra şu kanaate vardım:
Utandıran cehalet
Ben, soy bakımından Türk'üm. Oğuzlar'ın Karapapak kolundanım. Elhamdülillah Müslüman'ım! Hanefi mezhebindenim. Şimdi ben ne kadar Türk'sem, ne kadar Müslüman'sam, aynı ölçüler içinde Alevi'yim de! Yani ben, Hz. Ali'yi ve onun Ehl-i Beytini, Kur'an'la birlikte bana bırakılmış, (Peygamberimin işaretiyle bana bırakılmış) mukaddes emanetler olarak biliyorum. Hz. Ali'yi, onun Ehl-i Beytini ve Kur'an'ı seven her Alevi'yi noksansız duygularla seviyor, eski cehaletimden utanıyorum. Ve diyorum ki:
Eğer ben, Hz. Ali devrinde yaşasaydım, Sıffın Savaşı'nda Hz. Ali'nin yanında yer alır, Muaviye'ye karşı savaşırdım. Yani Alevi olurdum. Ama Müslüman inancımdan kıl kadar kaybetmezdim. Eğer ben Hz. Hüseyin zamanında yaşasaydım "Yezid'e, şu alçak Yezid'e milyon kere lânet olsun!" diyerek Hz. Hüseyin'in emrinde Kerbelâ'da Yezidiler'e ok atardım. Ama Müslüman olarak çarpışır, Müslüman olarak yaşardım.
Okuduklarımdan biliyorum ki, Alevilik, İslamiyet içerisinde meydana gelen siyasi bir harekettir. Araplar arasındaki hilafet, yani devlet başkanlığını ele geçirme kavgasıdır. Bu kavga esnasında, hiçkimse Hz. Ali'nin veya onun soyundan gelen imamlardan birinin, Kur'an veya sünnet aleyhinde bir cümle söylediğini ileri süremez. Hz. Ali de, Ehl-i Beyti de yaşadıkları müddetçe İslam'ın şartının beş, imanın şartının altı, namazın şartının oniki, guslün farzının üç... olduğunu kabul etmişler, bu şartları kabul etmeyenlere karşı savaşmışlardır.
Ben, Hanefi mezhebinden olduğumu söyledim. Biliyorum ki benim imamım, Ehl-i Beyt'ten, dolayısiyle Aleviler'in altıncı imamı olan Cafer-i Sadık'tan ikibuçuk yıl, Kur'an ve sünnet üzerine ders almıştır. Ve Ebu Hanife Hz. babası vefat ettiğinde, onun dul kalan annesiyle Cafer-i Sadık Hz. evlenmiştir. Ebu Hanife fıkhında, dinde birinci kaynak Kur'an, ikinci kaynak sünnettir. Sünnet, sevgili Peygamberimizin sözleri ve davranışlarıdır. Cafer-i Sadık fıkhında da dinde birinci kaynak Kur'an, ikinci kaynak sünnettir. Peki şimdi bir kimse, hem Hz. Ali'ye, hem onun Ehl-i Beytine aşk derecesinde bağlı olduğunu söylediği halde, Hz. Ali'nin ve onun Ehl-i Beyti’nin yolundan katiyyen ayrılmadıkları Sevgili Peygamberimizin sözlerine, davranışlarına nasıl karşı çıkabilir? Ve böyle bir kimse Alevi olduğunu nasıl iddia edebilir? Aleviliği bilen bir kimse, böyle bir inanış içinde yaşayamaz.
Türk ve Müslüman’dırlar
Ben, Alevilik üzerine belki kırk yazı yazdım. Belki kırk yerde konuştum. Her zaman, her yerde dedim ki: "Aleviler soy bakımından Türk’türler. Türkmen boylarındandırlar. Din bakımından Müslümandırlar!"
İstanbul'da komünizme kayan bazı Aleviler, KAVGA dergisinde, beni "Alevi düşmanı" diye ilan ettiler. Aleyhimde kampanya başlattılar. Bu nasıl bir iştir? Çorum'da bazı alevi vatandaşlarımız, çok tabii olarak kendileri için bir cami yaptırıyorlar. Bir kısım başka Alevilerimiz de gidip o camiyi taşlıyorlar. Bu işin zerre kadar mantığı var mıdır? Cami taşlayanların veya "Alevi'nin camisi olmaz!" diyenlerin Alevilikle hiçbir ilgileri, bilgileri yoktur!
Ben, herhangi bir kimsenin dinsiz, imansız, Allah’sız olmasını Kur'an'ın açık hükümlerine dayanarak çok tabii karşılarım. Ama Komünizm'e veya Ateizm'e kayan insanların, kendilerini alevi olarak göstermelerini hiçbir şekilde anlayamam ve kabul edemem. Bu konuda, herkes Nâzım Hikmet gibi, Aziz Nesin gibi dürüst olmalıdır. Biz, kendi mes'elelerimize Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin kafasıyla bakamayız. Bir insan hem Alevi, hem de din kültürü derslerine karşı çıkamaz. Herkes: "Ben Müslüman değilim. Çocuğumun da din dersi almasını istemiyorum" deme hakkına sahiptir. Ama hiçkimse bu müracaatini Alevilik örtüsü altında yapmak yanlışlığına düşmemelidir. Böyle bir davranış, Hz. Ali'ye, Alevilerimize de büyük zulümdür.

 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol